KORKU AĞI - STEPHEN KİNG
STEPHEN KİNG
SALEM'S LOT (KORKU AĞI)
Stephen King deyince aklınıza neden korku gelir? Oysa bu muhtemeşem yazarın hepimizin bildiği filmlerin senaryosunu yazmışlığı da var. Ama nedense biz onu korku edebiyatından biliriz. Yeşil Yol ne kadar korku içeriğine sahipti? Esaretin Bedeli? Hayır bu adam korku ustası ama. Yazdığı kitaplarından ki maşallah fikir tükenmiyor tükenmesin zaten seni seviyorum Stephen :) korku unsurlarını kullanmayı seviyor.
Kitabın önsözünde şöyle bir anlatı geçiyor "Roadwalk daha ciddi bir ilgi çeker herhalde, ama vampirlerin piknik yaptığı bir şeye benzeyen İkinci Geliş( Korku Ağı) çok iyi ve çok satan bir kitap olabilir. Yalnız bir sorun var."" Nedir o?" "Ömrünün sonuna kadar bir korku yazarı olarak damgalınırsın!" Evet Stephen King'in ününü artıran muhteşem bir eser olan Korku Ağı bu şekilde basılmaya karar verildi. Stephen King bundan memnundu.
Stephen King der ki: "Bir hikaye anlatmak güzel bir şeydir, ama insanların bunu dinlemek isteyişi daha da güzeldir. Bence hatalarına rağmen Korku Ağı çok iyi bir hikayedir. Korkutucu olanlardan biridir. Daha önce bunu duymadıysanız, şimdi benden duyun. Duymuşsanız size bir kere daha söyleyeyim. O halde, televizyonunuzu kapatın, daha iyisi okuma ışığınız dışındaki bütün lambaları da söndürün. Loş ışıkta vampirler hakkında konuşalım. Sanırım sizi onların varlığına inandırabilirim, çünkü bu kitap üstünde çalışırken ben inanmıştım.
KONUSU:
Jerusalem's Lot küçük bir New England kasabasıdır ve burada da benzeri yerlerde olduğu gibi dedikodular, tuhaf tipler ve saygı değer insanlar vardır. Tabii garip olaylar hakkında söylentiler de yok değildir, ama her kasabada olduğu kadar.
Yazar Ben Mears, çocukluk yıllarını konu alan ve o günlerden beri ona musallat olmuş korkularıyla yüzleşmek amacıyla bir roman yazmak için Lot'a döner. Çocukken tanık olduğu korkunç olayın gerçekleştiği ev *Marsten Köşkü işte karşısındadır, fakat yeni ve gizemli kiracıları vardır. Kasabada bazı kuşkulu şeyler yaşanmaya başlayınca, Mears'ın belleğindeki karanlık anılar da canlanmaya başlar: Önce bir köpek hunharca öldürülmüş olarak bulunur, ardından bir çocuk kaybolur. Bunlar başlangıçta çok da sıra dışı olaylar olarak görülmez, fakat liste uzamaya başlar. Çok geçmeden kasabayı saran şaşkınlık hayrete, belirsizlikler dehşete dönüşecektir.
*Konu işlenişi olarak 150 sayfaya yakın geniş karakter yelpazesinden dolayı uzunca sakin geçen, karakterleri tanıtan sayfalar okuyoruz. Olaylar 151 sayfada başladığında ise kitabın sonuna kadar meraktan elimizden düşmüyor.
Stephen King'in 3. romanı olan Salem Lots, 9 yaşındayken okuduğu Bram Stoker'in Drakula'sından oldukça etkinlenmiştir. Kitabın finalinde yer alan 70 sayfalık bölümde Drakula kitabı tarzında mektup, gazete küpürü ve kısa bir hikaye oldukça ilgi uyandırıcıdır.
Kitabın aksiyon dozu ve korku dozu o kadar iyi ayarlanmıştır ki sanki vampirler ile yüzleşerek çığlık atma noktasına gelebilirsiniz.
"Bak ve beni gör, cılız adam. Senin şömine önünde bir kitapla birkaç saat geçirdiğin gibi yüzyıllar geçiren Barlow'a bak. Bak ve elindeki sefil sopayla öldürmeye çalıştığın, gecelerin bu muhteşem yarattığını gör. Bana bak, yazar bozuntusu! Ben insan hayatlarını yazdım ve mürekkep olarak kan kullandım. Bana bak ve ümidini kes!"
KİTAP NASIL ORTAYA ÇIKTI?
Bir gece, kontun maceralarını dersimde ikinci kez işlerken karıma şu soruyu sordum: Drakula yüzyıl önce değil de, 1970'lerin Amerika'sında yaşasaydı ne olurdu? Sonra da herhalde New York'a gelir ve tıpkı Margaret Mitchell'in Atlanta'da başına geldiği gibi, bir taksinin çarpması sonucu ölürdü, diye ekledim gülerek.
Bütün başarılarımın sorumlu olan karım benim gülüşüme katılmadı. "Ya Maine'e gelseydi?" diye sordu. "Ya kırsal bir yere gelseydi? Ne de olsa şatosu öyle bir yerdeydi, değil mi? Transilvanya kırsalında?"
Bu kadarı bana yetti. Aklıma, kimi gülünç, kimi korkunç çeşitli ithimaller üşüştü. Böyle bir adamın küçük bir kasabada ne kadar kolayca işini görebileceğini düşündüm. O kasabanın sakinleri kendi memlektindeki köylülerden farklı olmayacaktı ve emlak komisyoncusu Larry Crockett gibi birkaç açgözlü adamın da yardımıyla, her zamanki konumunu sağlayacaktı: YÜCE EFENDİ.
Bütün başarılarımın sorumlu olan karım benim gülüşüme katılmadı. "Ya Maine'e gelseydi?" diye sordu. "Ya kırsal bir yere gelseydi? Ne de olsa şatosu öyle bir yerdeydi, değil mi? Transilvanya kırsalında?"
Bu kadarı bana yetti. Aklıma, kimi gülünç, kimi korkunç çeşitli ithimaller üşüştü. Böyle bir adamın küçük bir kasabada ne kadar kolayca işini görebileceğini düşündüm. O kasabanın sakinleri kendi memlektindeki köylülerden farklı olmayacaktı ve emlak komisyoncusu Larry Crockett gibi birkaç açgözlü adamın da yardımıyla, her zamanki konumunu sağlayacaktı: YÜCE EFENDİ.
Bram Stoker'in Drakula'sı
Gary Oldman (Dracula)
Stephen King'in Barlow'u
Salem's Lot kitabının 1979 yılına ait filmi de bulunmaktadır.
Genel olarak kitabı yansıtmaktadır.
Kitabın yorumlarını araştırdığınız da göreceksiniz çok iyi kitap olduğu söylenmektedir. Hayır sadece iyi değil!
MÜKEMMEL!
Yorumlar
Yorum Gönder