SERGÜZEŞT - SAMİ PAŞAZADE SEZAİ



SAMİ PAŞAZADE SEZAİ
SERGÜZEŞT

"O kuş, başının üstünde gördüğü sonsuz gökyüzüne karşı uçmak isteyip de kanatsızlığını anladığı zaman nasıl bir acı duyarsa, kendisine sonsuz derinlikte görünen mavi gözleriyle karşı karşıya gelince öyle bir cehennem yoksunluğunun ateşi içinde kalıyordu."


     Sergüzeşt kelime "Macera, serüven, bilinmeyen yol" anlamına gelmektedir. Türk Edebiyatının oldukça meşhur kitaplarından olan kitap Edebi bir değere de sahiptir. Romantizmden Realizme geçişi sağlayan kitap güçlü konusuyla dikkat çekmektedir.

         Konusunu esirlikten, özgürlükten alan kitap II. Abdülhamit döneminde yazarın göz hapsine alınmasına ve Paris'e kaçmasına neden olmuştur.


KONUSU

      Kafkasya'dan esir olarak getirilen 8 yaşındaki bir kızın önce devlet memuru Mustafa Bey'in evinde gördüğü baskıyı anlatır. 8 yaşındaki bir kız çocuğunun yapabileceğinden daha fazla iş yüklenmesinden dolayı Dilber dayanamaz ve kaçar. Eve geri döndüğünde yaptıklarının sonuçlarına da katlanmak zorunda kalır.
      Mustafa Bey'in memuriyetinden dolayı yeniden satılan Dilber bu sefer rahat edeceği ve hayatın aşkını bulacağı Azah Efendi'nin Konağına satılır. Belli bir süre rahat yaşayan kız, ressam Celal Bey ile birbirlerini karşılıklı sevmelerinden, bu durumu fark eden Zehra Hanımın buna kesinlikle karşı çıkmasından dolayı Celal'dan habersiz hızlı bir şekilde Dilber'in satmasından dolayı Celal delirir. Günlerce, aylarca Dilber'i arar, bulamaz. Hastalanıp yataklara düşer. Oysa Dilber çok uzaklara Mısır'a odalık olarak satılmıştır.
      Mısır'da Dilber'e aşık olan haremağası Cevrer, Dilber'in düştüğü bu mutsuzluktan kurtarmak için harekete geçer ve kurtarmaya çalışırken merdivenden düşer ve ölür. Dilber Celal Beye dönmek için elinde İstanbul'a gidecek olan vapur bileti vardır ancak yaşadığı şeyleri yeniden yaşamak istemez, yıllarca çektiği acılara dayanamaz ve Nil nehrinde intihar eder. 



KİTAPTA NE ANLATILIYOR?

    Sami Paşazade kesin bir dil ile esirliğe karşı duruşu ile insanlığa sesleniyor. Senden bir farkı olmayan bir insan evladını esir edilmemesi gerektiği, onun da duyguları olduğunu söylüyor. Kitapta esirlerin bakış açılarını görebiliyoruz. Bizlere yaşadıkları hayattaları anlatıyorlar. Geçmişlerini,özlemlerini, nedenlerini, umutlarını... Ancak esir olmayan mevki, para sahibi insanlar bunların farkında değiller. Sadece bir mal gibi gördükleri esirlere istedikleri gibi davranıyorlar.

     Peki bu olay nerede kırılıyor? Celal Bey ve Dilber'in aşkını fark eden Zehra Hanım bu duruma anlam veremez. Celal gibi kıdemli bir insanın kendi çapında bir ile evlenmesini ister ancak Celal Bey'in evlilik ve aşka olan bakış açılarını çok saçma bulmaktadır. Dilber ile yaşadığı durumu fark ettiğinde çılgına döner. Dilber gibi bir hamağın, nasıl oluyor da oğlu gibi üst düzey birinin kendisine olan duygularına karşılık verebilir! Onun gözünde Dilber değersizdir.

   Kitapta üzerinde durulan bir durumda kuşaklar arası düşünce çatışmasıdır. Amcası ve Celal Bey arasında sevgi üzerine konuşmalarda bunu net bir şekilde görebiliyoruz. 

Amca: Gençliğin verdiği coşkunlukla gözler hakikatleri göremez. Gençlikte zevk, insanı çoğu zaman yanıltır. Heyecan derecesinde derin olmayan gençliğin delice hevesleri senelerce sonra düzeltilince, birdenbire insan ne görür? Hatalarını... Kusurlarını... Ve belki cinayetlerini....

Celal Bey: Hayır! İnsan gençliğinde aritmetik ile çıkarma ve bölme işlemi yapar gibi mi evlenmeli? Evlenecek gençlere daima sükunet, mantıklı düşünce tavsiye ederler. Seneler geçip de o sükunet geldikten sonra, o evlilikten lüzumsuz, o evlilikten tatsız bir şey göremem.


Yayın: Bir çok yayın evi tarafından basılmıştır.
Sayfa Sayısı: 101
Basım Tarihi: 1888

*Kitabın dili de oldukça sadedir.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

RAHEL TANRIYLA HESAPLAŞIYOR - STEFAN ZWEİG

ŞAİR EVLENMESİ - ŞİNASİ

KÜÇÜK ŞEYLER - SAMİ PAŞAZADE SEZAİ